londradan misafirler-10 . Bölüm

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Ass

Nur Allan ve John’un arasında yine sandviç olmuştu. beylikdüzü escort Adamlar baldıza, sanki onu bu gece ilk defa sikiyorlarmış gibi, büyük bir şevkle saldırıyorlar, zevkten perişan ediyorlardı. Allan baldızı kucağına oturtmuş arkasından geçirmişti, John’da bacaklarının arasına yerleşmiş öne girip çıkıyordu. Allan’ın elleri arkadan uzanmış baldızın memelerini bir hamur gibi yoğuruyordu. Baldızda kontrolünü kaybetmiş vücudu adamların arasında ikiye katlanmış halde iniltiler çıkarabiliyordu sadece. Kendini tamamen teslim etmişti zevkten çılgına dönen bu iki adama. Farkında olmadan elimi sikime atmış onu sıvazlıyordum. Fazla bir süre geçmedi ki Allan ve John aynı anda orgazm olmaya başladılar. Baldızın vücudunu mengeneye almış gibi sikiyorlar, büyük bir hazla boşaltıyorlardı zevk sularını ön ve arka deliklerine. Bir yumak haline gelmişler üçüde sarsılıyordu. Ağır hareketlerle sakinleşmeleri üç dört dakika kadar sürdü ve sonunda sırayla çıkarttılar aletlerini Nur’un deliklerinden. Ben yine zevklenmeye başlamış kalbim heycanla çarpıyordu. Sikimi daha hızlı bir şekilde sıvazlıyordum şimdi.Nur ayağa kalkmıştı, dizleri yarı bükük bir vaziyette sol elini bacakarasına getirmiş akan spermlere engel olmaya çalışıyorduki ben yanına yaklaşıp onu yere çömelttim hemen. Elleri ve dizleri üzerinde domaltıp arkasına yerleştim. “enişte yinemi sen, yav ne doymaz adamsın bee, kene gibi yapıştın bana” diyerek fingirdiyordu bir yandan.

Hemen sikimi amcığının ortasına yerleştirip içine hızla girerek verdim ona cevabımı. Bir anda yine nefesini kesmiştim “ıııııh…” diye bir inilti çıkabildi ağzından sadece. Geniş kalçalarını iki yanından kavrayıp, hızla sokup çıkarmaya başladım sikimi. İçi hala sıcacık spermlerle doluydu. Kolayca ileri geri hareket ediyordum Nur’un amcığında. Her seferinde sert bir darbeyle adeta içine çakıyordum sikimi. Memeleri sağa sola sallanıyordu. Bir koluyla onları sarıp sıkıca tutuyordu. Memeler kolunun kenarlarından fışkırmıştı, adeta isyan ediyorlardı. Benim sert giriş çıkışlarım onun titrek bir sesle inlemesine sebep oluyordu yeniden “Aaaa—hhh, oooo—hh” sesleri arasında sikiyordum baldızımı. Arka deliği yine sırılsıklam olmuştu salgılardan, içine giren yarraklardan da oldukca yumuşamış, kenarları şişerek dışa taşmıştı. Orta parmağımı sokarak test ettim, rahatça kaymıştı içeri. Sonrada kendimi geri çekip sikimi yeniden o küçük deliğin içine sokuverdim. Artık çok rahat giriyordu içine. Delik iyice yumuşamış, içinde bulunan bol miktardaki sıvı yüzünden aşırı kaygan bir hale gelmişti. Baldız şimdi iyice öne eğilip, omuzlarını yere yapıştırmış kalçaları havada ve bacakları da sonuna kadar ayrık bir şekilde duruyordu önümde. Ben arkasına sokup çıkardıkça oda kalçalarını geriye itiyor, poposunun derinliklerine kadar girmeme izin veriyordu. Gecenin en mükemmel pozisyonu idi benim için, zevkten uçuyordum. Bu gece baldızın arkasına üçüncü girişimdi bu, bir ömür yetecek kadar zevk almıştım, ama bu seferki Nirvanaya ulaşmak anlamına bile gelebirlidi.

Sırtına doğru kapaklandım, iki yanından ellerimi uzattım ve memelerini kavrayıp sıkmaya başladım. Pamuk gibi yumuşaktılar ve de istanbul escort avuçlarımdan taşıyorlardı. Şimdi artık ona, cenderereye almış gibi sıkı sıkıya sarılmıştım. Kalçalarımı bir dikiş makinası gibi hızlı hareket etitrerek sikiyordum arka deliğini. “Evet, eveett, eveeett” diye haykırıyordum, aldığım zevki ilan ediyordum gecenin karanlığını yırtan yüksek bir sesle. Dakikalarca, sürdü bu çılgınca birleşme. Nur’un göt deliği artık çok tahriş olmuştu. Sırtından kalkıp dizlerimin üzerinde doğrulduğum zaman, gözüme ilişti; anüs kasları içleri kan dolu olduğu için iyice morarmış, sünger gibi şişip açılmıştı. Biraz daha zorlasam zarar verebilirdim. Gecenin tadını kaçırmamak anlamında içinde son birkaç kez yavaşça ileri geri hareket edip, dışarıya çıkardım yarrağımı. Sağ elimle poposuna bir şaplak atıp “harikasın, muhteşem bir kadınsın sen” dedim. Bu gece hepimizi aşırı derecede tahrik eden bu enfes kalçalarada birer öpücük kondurmayı ihmal etmemiştim. Hepimiz defalarca orgazm olmuş, cinsel birleşmede sınırsızlığın ötesine geçmiştik. Mutluluk ve yorgunluk karışımı bir duygu kaplamıştı bedenlerimizi. Ancak hala pes etmemiş, son bir kez daha orgazm olmayı hedefleyen patronum karımla birebir sevişebilmenin de keyfini çıkarıyordu.

Nil onun üzerinde son kez orgazm olduktan sonra, pozisyonunu değiştirmiş, şimdi yerde boyunca uzanmış yatıyordu. Altan Bey ise karımım vücudunda öpülmedik, okşanmadık bir santimetrekare yer bile kalmaması için beykent escort uğraşıyordu. Baldırlarının içinden, göbek çukuruna, boynunun arkasından, ayak parmaklarına kadar evire çevire, heryerini öpüyor, emiyordu. Göğüslerini yoğuruyor, uçlarını adeta dişler gibi emiyordu. Karım sevişmekten iyice yorulmuş, zevkten yarı baygın vaziyette uyum sağlamaya çalışıyordu patronumun hareketlerine. Altan beyin siki yeniden dimdik olmuştu önünde. Omuzlarından tutatarak karımı yüzüstü ters çevirdi.
Ellerini iki yandan altına sokup, kalçalarını iyice havaya kaldırdı. Yüzünü bu ayrılan enfes kalçaların arasına gömdü. Deliler gibi karımın amcığını yalamaya başlamıştı. Burnunu karımın amcığının içine sokmuş klitorisini emiyordu. Bir ara nefessiz kalmıştı, başını geriye çekip derin bir nefes alıp tekrar gömdü kafasını karımın kalçalarının arasına. Bu sefer dudaklarını arka deliğine yapıştırmış, hızla emmeye başlamıştı. Finali arka deliğin içinde yapma niyeti vardı sanki. Deliğin içerisine bıraktığı hormon salgılarıda bunu işaret ediyordu. İyice sıvadı tükürükleri deliğin ağzına, sonrada bir parmağını içeri itiverdi. İleri geri hareket ettirirken parmağını, karımın ona itiraz edecek hali bile yoktu. Sesizce olacakları bekliyor, yüzünü yere dayamış gözleri hala kapalı yavaş yavaş inliyordu.

Altan Bey karımın arkasının hazır olduğuna inandığı anda, iyice yerleşti kalçaların arasına ve bir hamlede başını deliğin içine oturttu. Nil’in arkası baldıza göre daha az kullanıldığı için hala sıkı olmalıydı. Birden canının yandığını belirtir bir ses çıkardı, ama fazlaca tepki gösterecek hali kalmamıştı. Dolgun göğüsleri sarkıyordu ve Altan beyin giriş çıkşları hızlandığında da sağa sola doğru sallanmaya başladılar. Bir müdddet seri hareketlerle girip çıktı karımın göt deliğine, sonra da zevkten gözleri yarı kapalı bir halde inlemeye başladı oda. “OOOOhhhhh!!!” diye kısık bir çığlık atıp, geriye doğru dizlerinin üzerine çökerken, karımıda omuzlarından tutmuş ve kucağına oturtmuştu. Siki dibine kadar girmiş olmalıydı karımın arkasına, Nil’in ağzından da kesik bir “Aaaahhh” sesi çıktı. Altan Bey ileri uzattığı elleriyle iki yandan karımın göğüslerini avuçlamış, uçlarını sıkıyordu. Bütün gece emilmekten iyice şişmişlerdi. Karım, göt deliğine girmiş olan yarrağın üzerinde kalçalarnı yavaşça hareket ettiriyordu. Patronum da kısa bir süre sonra karımın içine boşalmaya başlamıştı zaten. Kucağındaki Nil’e sıkı sıkı sarılmış, şiddetle orgazm oluyordu.

Dudaklarını ensesine yapıştırmış emiyordu delice. Ellerini karın çevresinde kavuşturup iyice sıkmıştı karımı. Kısa kısa hareketlerle Nil’in götüne boşalıyordu. Bir kaç dakika böyle hareketsiz kaldılar. Sonrada, “sen inanılmaz bir kadınsın Nil, kocan çok şanslı” diyerek üzerinden kalkmasına izin verdi. Artık hepimiz sabahın erken saatlerine yaklaşıldığı bu anda tutulduğumuz cinsel fırtınadan yorgun ve bitap düşmüştük. Kızlar anatomilerinin avantajları ve cinsel yapılarından dolayı defalarca orgazm olmuşlar, bize unutulmaz anlar yaşatmışlardı. Grup seksin cinsel zevki ne kadar artırdığını hepimiz çok iyi anlamıştık. Bu kadar orgazm yoksa normal bir sevişme esnasında ortaya çıkmazdı. Karım ve baldızım misafirleri, patronumu ve beni, vücutlarının her zerresiyle adeta mest etmişler, cinselliklerinin gücüyle de perişan etmişlerdi.

Tabii ki onların da tüm delikleri zaman zaman oldukça sert geçen sevişme anlarının yüzünden bayağı zorlanmıştı. Sanırım acısını yarın daha iyi hissedecekler, bütün adaleleri özellikle jenital bölgedekiler kramplar içinde kasılacaktı. Konuşmak için bile halleri kalmamıştı, çenelerini tutuyorlar, açıp kapamakta zorlanıyorlardı. Ne de olsa bütün gece yüksek bir oral performans sergilemişlerdi. Şöminenin ateşide sabahın serinliğini kırmış, üzerimize çöken tatlı yorgunlukla birleşip içimizi geçirmişti. Rahat koltukların ve minderlerin üzerlerinde kıvrılıp derin bir uykuya dalmıştık.

İlk uyanan ben olmuştum. Diğerleri hala mışıl mışıl uyuyorlardı. Tatlı bir sıcaklık ve hafif bir esinti ile başlayan güzel bir Pazar sabahı idi. Hemen saatime baktım. Ne sabahı, nerdeyse öğlene yaklaşıyordu vakit. Derin bir uyku çekmiş olmama rağmen hala dinlenmemiştim. Vücudumda tatlı bir yorgunluk vardı. Bir kaç esneme hareketi ile adalelerime canlılık kazandırmaya çalışıyordum ki karımın uyandığını gördüm. Uyku mahmurluğu içinde zümrüt yeşili gözlerini bana dikmiş bakıyordu. Yüzünde tatlı bir tebessümle “günaydın aşkım” dedi. Bende ona doğru dönüp küçük bir öpücükle cevap verdim. “Ne kadar da uyumuşuz değilmi, saat kaç” diye soran Nil’e “nerdeyse öğlen olmuş” dedim. Diğerleride teker teker uyanmış salonun ortasında yavaşça kıpırdayan vücutlar güne bir hareket getirmişti. Gerinmeler, esnemeler, şakalaşmalar gecenin yorgunluğuna sabahın neşesini katarak biraz havayı değiştirmişti.

Gecenin birleşme şampiyonu olan Nur doğrulmuş ayağa kalkmaya çalışıyordu ama hali gerçekten görülmeye değerdi. Memelerinin üzerinde ve boyun kenarlarında morluklar vardı, bacakları titriyor ayakları üzerinde sağlam basamıyordu. Nil’de morluklardan yana nasibini almıştı, boynu ve göğüsleri kısmen mor lekeler içindeydi. Allan ve John’daki tırnak izleri gecenin ne kadar haşin geçtiğini belirtir işaretlerdi. Sırayla duşa girip temizlenmek serin su ile yorgun vücutlarımıza yeniden hayat vermek istiyorduk.

Altan Bey hemen kahve yapmış, alkollü gecelerin sonrasının bir numaralı ilacı olduğunu söyleyerek fincanlara doldruyordu. Havuz kenarına, temiz havaya çıkıp kahvelerimizi içtik ve günün devamı için plan yapmaya koyulduk. Misafirlerimiz mutluluktan uçuyorlardı adeta. Yüzlerinden gülücükler eksilmiyor, karım ve baldızıma yüzlerce iltifat yağdırıyorlardı. Altan beyi de unutmamak lazım tabii, Nil’le birlikte olduğu bu geceyi kendisine cinsel milad olarak belirlediğini söylemişti. Bu sözler hepimizden büyük alkış aldı. Nil de ayağa kalkıp hafif bir reveransla karşılık verdi. Misafirlerimizin bu gün Londraya geri dönemeleri lazımdı, ama bizlerden ayrılıp bunu gerçekleştirmeleri çok zor gözüküyordu. Nerdeyse kırk yıllık dostlar gibi olmuştuk, gülüyor eğleniyor, şakalaşıyor birbirimize sarılıyor öpüşüyorduk.

Altan Bey misafirlere bu gece de kalmaları için ısrar etti ve yarın benimde onlara eşlik ederek birlikte Londraya gitmemi önerdi. Ortadoğu projesi ile ilgili detayları hemen birlikte çalışmaya başlıyarak, sıcağı sıcağına sonuca gitmek istiyordu anlaşılan. Bu öneri yine alkışlar arasında kabul gördü. Günün geri kalan kısmını çiftlikte geçircektik. Altan Bey mükellef bir kahvaltı hazırlattı hemen. Havuz başındaki bu ziyafetten sonrada, çiftliği bize gezdirmeye başlamıştı. Atları ve köpekleri vardı Altan beyin. Cins atlardı bunlar, ailede herkesin ortak merakı idi. Hanımı ve çocuklarıda hep birlikte at gezintilerine çıkıp bu sporu ailece yapmanın keyfine varıyorlarmış. Misafirler de gördüklerini ilgi ile izliyorlar, anlatılanları da dikkatle dinliyorlardı.

Altan Bey kızlara aile gardroplarından birer spor kıyafet verdi ve hepimize ata binmeyi önerdi. Karım sporcu kimliğinden dolayı ata binmekte zorlanmayacağını ancak Nur’un buna cesaret edemeyeceğini söyledi. Misafirler ise memnuyietle kabul ettiler bu fikri. O zaman bende Nur’u yalnız bırakmamak için bu gezintiye eşlik etmeme kararı aldım. Biz O’nula birlikte havuz kenarında daha tembel bir Pazar gün yaşamaya karar vermiştik. Havuz başındaki yerlerimizi aldık, büyük birer bardak portakal suyunu da ihmal etmedik tabiki, hala enerjimizi toplayamamıştık zira.

Bir saat kadar vakit geçmişti ki, Ayla hanım göründü villanın bahçeye açılan kapısında. “Heeeeey, selam. Nasılsınız bakalım bu gün” diyerek bize doğru mütebessim bir eda ile yürüyordu. “OOOOOO, Ayla hanım selamlar efendim, bizler çok iyiyiz, sizi sormalı…” diye cevap verdim. Dün gece misafir olduğu evdeki kına gecesi eğlencesinin sabahın ilk saatlerine kadar sürdüğünü, o nedenlede eve dönemediğini anlattı bize bir çırpıda. Bende misafirlerimizle birlikte uzun bir gece geçirdiğimiz cevabını verirken. “Tanrım, kadın neler olduğunu bir bilse, acaba nasıl davranırdı bize” diye sesssizce düşünüyordum.

“Altan Bey misafirlerimiz ve karım Nil’le birlikte at gezintisine çıktılar efendim, bende baldızımla dinlenmeyi tercih etmiştim. Ben sizi hemen tanıştırayıım, baldızım Nur ve Ayla hanım’’ diyerek bu seremoniyi gerçekleştirdim.”Memnun oldum, en az kardeşi kadar güzelmiş, hahahah” diye tatlı bir kahkaha ile cevap verdi. Ayla nanım ”bende üzerime rahat bir şeyler giyip dönerim aranıza” diyerek içeri doğru hareketlendi.

Patronumun eşi, 45 yaşında 1.65 cm boylarında beyaz tenli iri yeşil gözlü, kızıl saçlı çok alımlı bir kadındı. Vücudu balıketi denecek cinsten 60 kg civarında, son derece uyumlu yuvarlakları olan, seksapelitesi yüksek, aynı zamanda da oldukça zarif bir hanımefendiydi. Saç bakımı, her zaman taze makyajı ile görünümü sinema artistlerinini aratmayan biriyidi. Üzerinde şık bir ipek elbise vardı, buda onun giyim konusundaki merakını oldukça iyi yansıtıyordu.
Ayla hanım yanımızdan ayrıldığında Nur’la bakışıp gülüştük şeytanca. Kadın kocasının bizlerle birlikte yaşadıklarını bir bilse neler olurdu kimbilir diyip müstehzi bir kahkaha atmıştık. Biz portakal sularımızı içene kadar Ayla hanımda yanımıza dönmüştü. Üzerinde pahalı bir marka olduğu kumaşının parlaklığından anlaşılan çok şık bir mayokini vardı. Üst kısımdaki dekolte 105 cm lik göğüslerin büyük bir kısmını açıkta bırakmış, alt kısmına bağladığı pareo ise kalçalarının tüm hatlarını yansıtır bir şeffaflıktaydı. Yüksek topuklu ve işlemeli takunnyalar giymiş, sağ ayak bileğine ise altın bir hal hal takmıştı. Yanıbışımızdaki geniş mindere yerleşirken, eğildiğinde, pareosunun altından bacaklarının en üst kısımlarına kadar, hatta kalçalarının yanaklarını dahi görebileceğim bir manzara çıkmıştı ortaya. Mindere uzanmadan önce pareosunu, yanındaki düğümü çözüp üzerinden çıkardığında, mayosunun arka kısmının da oldukça açık olduğunu görmüştük. Kumaş geniş yuvarlakların arasına girdiği için açıkta bıraktığı kısım örttüğünden fazlaydı. Çantasından güneş kremini alıp, kendini minderin üzerine bıraktı.

“Sizler neden çıkarmadınız üzerinizi, yoksa güneşlenmek istemiyormusunuz? “ diye sordu bize dönerek. Nur’un üzerindeki giysinin aslında kendi garobundan alınma olduğunu bile farketmemişti anlaşılan. “Ayla hanım biz bunu planlamadığımız için yanımıza mayolarımızı almamıştık.’’ diye cevap verdim bende. ’’AAA, ne önemi var canım uydururduk bir şeyler…’’ dedi Ayla hanım. Biz teşekkür edip böyle kalmanın daha rahat olacağının söyledik. “Siz bilirsiniz, ama terlersiniz sonra bakın söyleyim” ’diyerek vücudunun üst kısmına güneş yağını sürmeye başlamıştı bile. İnce uzun parmakları ile iyice dağıtarak sürüyordu güneş yağını, omuzlarının ön kısmına, göğüslerinin arasına, mayosunun açıkta bıraktığı her yere. Sonrada mayosunun askılarını hafifçe yanlara doğru kaydırarak altlarınıda yağlamak istemişti. Birer kavun iriliğindeki memelerinin ağırlığı ise mayonun üst kısmını iyice germiş, açılan kenarlardan dışarı taşmıştı. Koyu kenar yuvarlakları meydana çıkmış nerdeyse uçlarıda dışarı fırlamak üzereydi.

Kalbim yine küt küt atmaya başlamıştı, bir heyecan rüzgârı sardı bedenimi. Ayla hanımı ilk defa bu derece yakından ve yarı çıplak görüyordum. Üstelik kadın da son derece rahat davranıyordu. Omuzlarına yağ sürme işlemi bitincede, sağ kolu ile alttan sıkıca kavradığı memeleri emniyete alarak askılarını bir bir indirdi. Baldıza dönüp “Nur rica etsem şu askıları bağlayabilrmisin lütfen” diyerek yardım istedi. Nur başıyla onaylayıp hemen Ayla hanımın yanına geldi. Askılarını bağlarken öne doğru eğildiğinde üzerindeki spor atletin kenarlarından sarkan iri memeleri Ayla hanımında dikketin çekince “Ayol senin göğüslerinde benimkilerden aşağı kalır değil hani, hahahaa.” deyip ikiside karşılıklı gülümsediler.

Günün sıcaklığı iyice artmıştı, öğleden sonra saat iki civarındaydı sanırım, Nur ve ben uyuya kalmışız ki konuşma sesleri duyarak uyandık. At gezintisinden dönmüşlerdi. Altan Bey Ayla hanıma misafirleri tanışıtırıyordu. Sıra Nil’e gelince sarılıp öpüştüler. Nur ve bende doğrulmuş hep beraber ayakta sohbet etmeye başlamıştık. Ayla hanım da ayağa kalkmıştı ve misafirler kendisine büyük bir hayranlıkla bakıyorlardı. Sophia Loreni andıran büyülü bir güzelliği vardı. John dayanamayıp “Türk kadınlarının bu kadar güzel olduğunu hayal bile edemezdik, sizlerle tanıştıktan sonra bütün hayat görüşümüz değişti” diyerek iltfatlarını sürdürürken hanımların güzellikleri karşısında ifade güçüğü çekiyor, yeterli kelimeleri bulmakta zorlanıyordu. Ortalığı sımsıcak bir hava kaplamış bunun şerefine bir şişe şampanya içilmesi teklif edilmişti. Şampanya lafını duyunca Nil’le birbirimize bakıp anlamlı bir şekilde gülümsedik. Gecenin fırtınalı anları gelmişti birden aklımıza. Ben hemen atılıp “harika bir fikir, Nil’de bayılır zaten hele Dom Perignon’a hayır dediğini asla görmedim, değilmi sevgilim?” dedim karıma dönerek. “Oooo… evet, harika bir fikir zaten at gezintisi bizi oldukça susatmıştı.” Misafirlerinde bu fikri hemen sahiplenmesinden kısa bir süre sonra, soğutulmuş büyük bir şişe şampanya servise başlanmıştı bile. Hep beraber şerefe kadehlerimizi kaldırdık, yannda sunulan üzeri şantili çileklerinde tadına bakmayı ihmal etmeden tabiiki.

Misafirlerimiz ilk defa geldikleri İstanbul’dan, ne kadar etkilendiklerini hele kendilerine sunulan bu misafirperverlik örneğinin karşısında nasıl bir cevap vereceklerini bilemediklerini, ayrıca gelişen işbirliğinden de çok mutlu olduklarını bir çırpıda Ayla hanıma da anlatıverdiler. Patronumun eşi son derece asil bir eda ile kendilerini misafir olmaktan öte birer aile dostu gibi gördüğümüzü, iyi işbirliklerinin her zaman dostlar arasında gelişebileceğini söyleyerek misafirlerimizi biraz daha onore etti.

(hikaye tamamen kurgusal, gerçekle bir alakası yoktur)

Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32

Bir yanıt yazın